> Birinci Dünya Savaşı Kısa Okuma

Eşref Kuşçubaşı’nın Kaleminden Teşkilat-ı Mahsusa’nın “Arap Musa”sı

[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”İçeriği Dinle”]

Arap Musa ismindeki zenci, Eşref Kuşçubaşı’nın emir eriydi[1]. İki metre boyunda, kemikleri iri ve çok güçlüydü. Enver Paşa onu her gördüğünde, iltifat edip sevgi gösterirdi. Dedeleri Sudanlıydı. Babası Girit’e yerleşmişti ve Musa orada doğmuştu. Mısır Hidivinin kuzeni Prens Ömer Tosun’un hizmetine giren Musa, Mısır’dayken Trablusgarp Harbi çıkar. 1911-12 yıllarında Eşref Bey İtalyanlara karşı Derne cephesinde çarpışırken onun emir eri olur. Kahraman bir asker olan Musa her girdiği çarpışmada tebarüz ederdi.

Arap Musa o kadar kuvvetliydi ki, aynı anda iki koltuğunda birer torba arpa taşıyabiliyordu. Selamet ismindeki bir at kolunu ısırıp bırakmayınca, serbest kalan eliyle hayvanın şakağına attığı tek yumruk ile atı öldürmüştü.

İtalyan Harbi, Balkan Harpleri ve 1914-18 Dünya Harbi sırasında düşmana karşı yapılan hücumlarda gösterdiği cesaretten ötürü şöhret sahibi olmuştu. 1915’te Süveyş Kanalı’na karşı girişilen taarruz sırasında, herkes onun kahramanlıklarından bahis ederdi. 1916’da Arabistan’da Necid çölünde Al-Hayl’de bulunan İbn el Reşid’e gitmekte olan kafileye katıldığı sırada onu gören şair Mehmet Âkif [2] “Ona bakıp da hayran kalmamak imkansızdır” der.

Boyuna hayret eden bir halk ozanı şerefine hemen bu sözleri söyler:

            Eşref Bey’in emir eri, zenci Musa,

            İsa Peygambere omuzlarını ödünç verir

            Ve Peygamber bu sayede Göğe tırmanabilir!

Eşref Bey Musa’yı hazinenin çoğunu taşımakta olan ilk kafileyle gönderir. İbn el Suud’un himayesi ile ilk kafile salimen Yemen’e vasıl olur ve oradaki Türk ordusunun komutanı Ali Sait Paşa’ya teslim edilir. Paşa’nın anlattığına göre, Musa oraya varınca hüngür, hüngür ağlar. “Çok şükür, başardık ve hazineyi teslim edebildik. Fakat bu arada Eşref Beyimizin düşmanın eline düşmesine müsaade ettik.”

Savaş bittikten sonra, Yemen’de kalan ordumuzun bakiyesi ile Musa harp tutsağı olarak Mısır’a sevk edilir. Türkiye’ye dönünce askerler arasında, bir birlikten diğerine sevk edilince, hep “Eşref’in Arabı” veya “Eşref’in Komandosu” olarak tanınırdı. Ali Sait Paşa da onu hep överdi. “O bizim cengaver Musa’dır, Yemen’e bize parayı getiren adam,” derdi.

Nihayet terhis edilir. Daha önce kendisine ufak bir ev almıştım. Böylece hiç olmazsa barınacak bir yeri vardı. İstanbul’daki gümrük hamalları onu kâhya olarak seçer, fakat başkaları çalışırken oturup emir vermek hoşuna gitmezdi. Yapılması gereken herhangi bir görev olunca, kendisi şahsen işe katılırdı. İki kişinin kaldıramadığı yükleri kendi kendine kaldırırdı. Bir gün, habersiz gelen bir kalp krizi ölümüne sebep olur. Kendisini tanıyanların hepsini mateme boğar. Askerlerimize altın yüklü develeri teslim eden kahramanın eceli böylece gelmiş oldu. Hamal olarak vefat etti. Allah gani gani Rahmet eylesin!

[1] Eşref Bey defterinde Arap Musa’ya bazen “Musa Ağa” veya “Arabî Musa” der.

[2] 1873-1936 arasında yaşayan Mehmet Âkif (Ersoy) Türk yazarı ve vatanperveri, İstiklâl Marşı’mızın sözlerini yazan şair.

Kaynak: Eşref Kuşçubası, Hayber’de Türk Cengi (İstanbul: Arba Yayınları, 1997), s.231-232.

Yorum Ekle

Yorum yazmak için tıklayın