> İkinci Dünya Savaşı Kısa Okuma

Ölüm Var Torpil Yok: Albert Speer’in Stalingrad’da Ölen Kardeşi Ernst

Albert Speer, 1942’ye kadar Hitler’in başmimarlığını icra eden, silahlanma bakanı Dr. Fritz Todt’un ölümünü müteakiben ise silahlanma bakanlığına atanan bir isim. Bu görevi devraldıktan sonra 1943 senesinde Alman silah üretiminde (Batılı yazarların “miracle” olarak tanımladığı) “mucizevi” bir yükseliş kaydetmeyi başaran Speer, Hitler’in en yakın çevresinden ve en güvendiği isimlerden biriydi. Antony Beevor’un Stalingrad isimli kitabında, Sereny Gitta’nın Albert Speer, His Battle With Truth isimli eserinden de yararlanılan ilginç bir anekdot var. Buna göre Hitler’in, (ki Beevor’un kitabında bahsi geçmese de Hitler’in kendi yeğeni Leo Raubal’ın da Stalingrad’dan uçakla çıkarılmasına dair Paulus’un önerisini reddettiğini ve Leo’nun esir düşerek Sovyetler Birliği’nde 1955’e kadar tutuklu kaldığını biliyoruz*) rejimde nüfuz sahiplerinin savaşla alakadar kendi akrabaları lehlerine “iyilikler” istememesine dair bir talimat çıkardığından ve Speer’in bu sebepten dolayı kardeşi Ernst’in Stalingrad’dan çıkarılması için ailesinin tüm ısrarlarına rağmen ricacı olmadığına dair bir alıntı verilmiş:

Speer’in, 1937 tarihli Uluslararası Paris Fuarı’nda kurulacak Alman pavyonunun minyatürünü Hitler’e gösterirken çekilmiş bir fotoğrafı.

Berlin’deki üst düzey yönetim çevrelerinin büyük kısmında gerçeklerden kopma havası yaygındı. Stalingrad’daki durumdan derin rahatsızlık duyan Speer, bir gece “yaşanacak nahoş şeyler konusunda herkes gibi hâlâ hiçbir kuşku duymayan” karısıyla birlikte Sihirli Flüt operasına gitti. “Ama şenlik kıyafetli seyirciler arasında locamızdaki yumuşak döşemeli koltuklarda otururken, aklıma gelen tek şey Napoléon’un Rusya’dan ricat ettiği sırada Paris Operası’nda aynı türden bir kalabalığın bulunduğu ve şimdi de aynı acıların askerlerimizce çekildiğiydi.”** Kaçarcasına bakanlığına dönen Speer, kaçış yolunu işe gömülmekte aradı ve Stalingrad’daki Altıncı Ordu’da bir er olan kardeşine karşı “korkunç suçluluk duygusunu” bastırmaya çalıştı.

Speer’in anne babası bir süre önce ona telaşla telefon açmışlardı. En küçük oğulları Ernst’in “sadece kısmen çatılı ve duvarsız” bir ahırdan oluşan “ilkel bir sahra hastanesi”nde sarılık yüzünden ateşler içinde, şişkin bacaklarla ve böbrek ağrılarıyla yattığını yeni öğrenmişlerdi. Speer’in annesi telefonda hıçkırdı: “Ona bunu yapamazsın.” Babası da şunu söyledi: “Onu oradan çıkarmak için, herkes bir yana, senin elinden bir şey gelmemesi olacak şey değil.” Speer’in çaresizlik ve suçluluk duygusu önceki yıl Hitler’in üst düzey görevlilerin kendi akrabalarına lehine nüfuz kullanmamalarına dair talimatı doğrultusunda, kardeşini harekât bittiğinde Fransa’ya naklini sağlama vaadiyle kandırmış olmasından dolayı ağırlaştı. Stalingrad’daki Ernst gelen son mektubunda, sahra hastanesinde hasta arkadaşlarının ölmesini seyretmeye dayanamadığını belirmekteydi. Acayip biçimde şişkin kol ve bacaklarına, marazi zayıflığına rağmen cephe hattındaki silah arkadaşlarına katılmıştı.***

Albert Speer ve kardeşi Ernst’in çocukluk yıllarından kalma bir fotoğrafları. (Fotoğraf Martin Kitchen’ın “Speer: Hitler’s Architect” adlı çalışmasından alınmıştır.)

Sereny Gitta’nın Albert Speer’la bizzat yaptığı görüşmelerden derlediği kitabı incelendiğinde daha sonra Ernst’i bulmak için yapılan girişimlerin sonuçsuz kaldığını ve “kayıp” statüsüne alınan kardeşin büyük ihtimalle Stalingrad’da öldüğünü görüyoruz. Speer’in, Hitler’in yeğeni Leo Raubal’a karşı bile ayrıcalık tanımayı reddettiğini bilip de mi böyle bir girişimde bulunmadığını, yoksa sadece sözü geçen ve araştırılmaya değer bu talimat üzerinden mi kardeşini kurtarmak için nüfuzunu kullanmaya teşebbüs etmediğini bilmiyoruz. Lâkin her halükarda Ernst Speer’in, Alman tarafı için bir çeşit “harp nepotizmi” söz konusu olmadığının bir başka tezahürü olacak şekilde tarihte yerini aldığı anlaşılıyor.

Kaynaklar

*Milan, Hauner, Hitler: A Chronology of his Life and Time, s.181, Macmillan, Londra, 1983.

**Sereny, Gitta, Albert Speer: His Battle With Truth, s.364–365, Londra, 1995.

***Beevor, Antony, Stalingrad, s.343–344, YKY, İstanbul, 2014.

Yorum Ekle

Yorum yazmak için tıklayın