Dr. Goebbels, Yahudi fotoğrafçı Alfred Eisenstaedt'in kendisini fotoğrafladığını fark ettikten hemen sonra.
> İkinci Dünya Savaşı Foto Hikâye

Nefretin Gözleri

Nazi Almanyası’nın propaganda bakanı Dr. Joseph Goebbels’in keyfi yerindeydi, dertten ve kederden uzak bir gün geçiriyordu. Ta ki fotoğrafçı Alfred Eisenstaedt ile tanışana kadar. Eylül 1933’te Cenevre’de düzenlenen Milletler Cemiyeti toplantısına katılan Alman siyasetçi, gülümserken kameraya hazırlıksız yakalanmıştı. LIFE dergisinin fotoğrafçısı olan Eisenstaedt’in Yahudi olduğunu öğrendiğinde ise Goebbels’in yüzündeki ifade birdenbire değişti.

Takip eden anlarda Eisenstaedt net bir portre çekimi için Goebbels’e yaklaştığında, ünlü siyasetçinin tavrı çok, çok farklıydı. Artık gülmüyordu. Kaşlarını çatmış halde kameraya sert bir bakış attığında “nefretin gözleri” ile meşhur olacak o fotoğraf ortaya çıktı. Gergin duruşunda ise adeta içindeki düşmanlık vücut buluyordu.

Tarih meraklıları ve fotoğraf severler tarafından pek bilinmese de, seksen sene önce o Eylül günü Eisenstaedt başka fotoğraflar da çekmişti. Kendisi (diğer on binlerce Alman ve Avusturya Yahudisi gibi) 1930’ların ortasında Nazi tehdidinden kaçıp İsviçre, Sovyetler Birliği ve Amerika gibi takriben daha güvenli limanlara sığınmadan önce, Eisenstaedt itibarlı bir gazeteciydi ve Avrupa’nın dört bir yanında işini yapıyordu. Dolayısıyla 1933’teki Milletler Cemiyeti konferansında bulunması bir tesadüf değildi; diğer muhabirler gibi o da haber yapmak ve bir fotoğrafçı olarak fotoğraf çekmek için oradaydı. Ve o tam da bunu yaptı.

1985 yılında çıkan kitabında, artık 87 yaşına gelen Eisenstaedt o fotoğrafın nasıl ortaya çıktığını şöyle anlattı:

“1933 yılında Milletler Cemiyeti’nin 15. yılı münasebetiyle Cenevre’ye gittim. Hitler’in Propaganda Bakanı Dr. Goebbels otel bahçesindeydi. Bana değil, fakat solundaki birine bakarak gülümsüyordu. Aniden beni fark etti ve ben de fotoğrafını çektim. Bakışları değişti. İşte nefretin gözleri oradaydı. Ben bir düşman mıydım? Arkasında topsakallı özel sekreteri Walter Naumann ve Hitler’in tercümanı Dr. Paul Schmidt mevcuttu. Birçok kez bana bu adamları fotoğraflarken nasıl hissettiğim soruldu. Doğal olarak pek iyi hissetmedim. Fakat elimde kameram varken hiçbir şeyden korkmam.”

Dr. Goebbels, Yahudi fotoğrafçı Alfred Eisenstaedt’in kendisini fotoğrafladığını fark ettikten hemen sonra. 

“Otelin bahçesinde bir portatif masanın başında yalnız otururken gördüm onu. Fark ettirmeden uzaktan fotoğrafını çektim. Fotoğrafın belgesel değeri olduğu söylenebilir zira soğukluğunu ortaya koyuyor. Daha sonra kendisini aynı masada yardımcıları ve korumaları ile etrafı sarılmış halde gördüm. İri kıyım korumalarının yanında Goebbels ufacık kalmıştı. Yaklaştım ve deklanşöre bastım. Korkunçtu. Nefret dolu bir bakış attı bana. Ancak ortaya çok daha güçlü bir fotoğraf çıktı. Ne kadar tatsız olursa olsun, fotoğrafın öznesi ile yakından temas kurmanın yerini hiçbir şey alamaz. Bana nefret dolu gözlerle baktı ve sinmemi bekledi. Ama sinmedim.”

Bu çarpıcı fotoğraf Eisenstaedt’in en meşhur eserlerinden biri oldu. Fakat asıl şöhreti, Japonya’nın teslim olduğu gün Times Meydanı’nda bir denizcinin yoldan çevirdiği hemşireyi öpmesini fotoğraf makinesiyle ölümsüzleştirerek yakaladı. Eisenstaedt oldukça verimli bir kariyere sahip oldu ve tam 90 fotoğrafı TIME dergisinin kapağını süsledi. Winston Churchill, John F. Kennedy, Ernest Hemingway, Sophia Loren, Marilyn Monroe gibi isimlerin unutulmaz pozlarına imzasını atan Eisenstaedt, gelmiş geçmiş en büyük fotoğrafçılardan biri olarak adını tarihe yazdırdı.

Peki, Goebbels fotoğrafçının Yahudi olduğunu nereden öğrendi? Bunu kimse tam olarak bilmese de soyadı durumu ele vermiş olabilir. Ne de olsa Eisenstädt belirgin şekilde bir Yahudi soy ismi. Goebbels’in adını duyup Yahudi olduğu ya da en azından Yahudi kökenli olduğu sonucuna varmış olması kuvvetle muhtemel.

Yahudi fotoğrafçı Alfred Eisenstaedt’in kendisini fotoğrafladığını fark etmeden hemen önce Dr. Goebbels.

Joseph Goebbels’in günlüğünden Yahudilere karşı duyduğu nefreti gösteren bir kesit:

Yahudiler şu an doğuya sürülüyorlar. Fazla teferruatına inmeye gerek olmayan, münasip biçimde acımasız bir usul izleniyor ve Yahudilerden geriye fazla bir şey kalmıyor. Genel itibariyle şu söylenebilir: Bunların yüzde altmışı yok edilmeli, yalnızca yüzde kırkı çalıştırılmalıdır… Yahudilere karşı acımasız lakin bütünüyle hak ettikleri bir hüküm uygulanmaktadır.” [1]

Eisenstaedt’in fotoğrafını çekmesinden sonra Goebbels Nazi propagandasının başındaki isim olarak zehir dolu, Yahudi düşmanı söylemlerini 12 yıl daha sürdürdü. Goebbels bir psikolojik manipülasyon ustasıydı ve kitlelerin kontrol edilmesinde radyonun oynayabileceği muazzam rolü ilk fark edenlerden biriydi. Ancak 1945 yılının baharında en ateşli Naziler dahi Almanların savaşı kaybedeceğini anlayınca, Goebbels ve 14 yıllık eşi Magda yaklaşmakta olan Kızıl Ordu birliklerine teslim olmak yerine kendi hayatlarına son vermeyi tercih ettikleri gibi, ayrıca çocuklarının öldürülmesini de emrettiler. Helga 12, Hildegard 11, Helmut 9, Holdine 8, Hedwig 6 ve Heidrun 4 yaşındaydı. Hitler’in şerefine hepsine H ile başlayan isimler verilmişti. Çocuklarının morfinle uyutulup siyanürle öldürülmelerinin ardından Goebbels çifti de intihar etti (1 Mayıs 1945) ve Rusların eline geçmemesi için yakılmasını vasiyet ettikleri cesetleri daha sonra Kızıl Ordu birlikleri tarafından yanmış bir şekilde bulundu.

[1] Goebbels, Joseph, The Goebbels Diaries 1942-43, pp. 147-48.

Yorum Ekle

Yorum yazmak için tıklayın