> Interbellum Kısa Okuma

Kiev Taarruzu ve Bolşevik Cephesi’nde Rus Milliyetçiliği Tiradları — 29 Nisan 1920

Sovyetler Birliği, Avrupa ve dünyanın geri kalanındaki milliyetçilik düşüncesini kapitalizmin bir uzantısı olmaya indirgemişken, kendisi, özellikle de harici harplerde zor durumda kaldığında, sözde hasmı olduğu milliyetçilik olgusu ve duygularından birçok kez istifade etmiştir. Bunun bir örneğini 15 Ağustos 1920′de Batı Cephesi’ne gönderilmek üzere silah altına alınan 314.180 Çarlık subayı örneğinde tezahür eden ikircikli uygulamalarda, ya da daha politik bir terimle, pragmatizmde görebiliriz. Öyle ki, bu pragmatizm, Çar’a her zaman bağlı kalan ve Rusların Birinci Dünya Savaşı’ndaki tek başarılı kapsamlı taarruz harekâtını yürüten Brusilov’a, Pravda gazetesinin 28 Mayıs 1920 tarihli sayısında eski Çarlık subaylarına, “Size yapılan yanlışları unutun. Sevgili Rusyamızı tüm gücümüzle müdaafa etmek ve onu geri dönüşü olmayan bir boyun eğişten kurtarmak hepimizin görevidir” [1] çağrısını yaptırmaya kadar varmıştır.

Sözü fazla uzatmadan, Alman Ober Ost’unun 1919′da Sovyetler ile Lehler arasında kalan tampon bölgeden çekilmesinin ardından başlayan ve Wilno’nun Lehlerin eline geçmesiyle şiddetlenen sınır çarpışmalarının topyekûn bir harbe dönmesiyle zuhur eden, Lehlerin 1920 tarihli başarılı Kiev taarruzlarının ardından Komünist Parti Merkez Komitesi’nin 29 Nisan’da yayınladığı bir bildiriyi, Norman Davies’in “White Eagle — Red Star” isimli kitabından bu minvalde alıntılamakta fayda var.

***

Sovyet liderlerinin tepkisi oldukça farklıydı. Leh taarruzu onlara göz ardı edilmemesi gereken ahlaki ve siyasi bir avantaj sağladı. Kiev, Rus değil Ukrayna Cumhuriyeti’nin sınırları içinde kalsa da, onun (Kiev’in) savunması için yapılan çağrı Rusya’nın müdafaası adına yapıldı. Komünist Parti Merkez Komitesi’nin 29 Nisan tarihli duyurusu Sovyetler Birliği’ni savunmak için yalnızca işçi sınıfına değil, fakat bütün işçileri, çiftçileri ve “Rossiya”nın, Devrim’in sözde yok etmiş olması gereken o devasa, müphem, mistik imparatorluğun onurlu vatandaşlarına sesleniyordu. Duyuru hem eski moda vatanseverlerin hem de yeni bilenmiş devrimcilerin ilgisini çekmekte başarılı oldu. Duyurunun dili kadim düşmanlıklar ve yabancı istilalarıyla 1610 (Leh-Rus Harbi), 1812 (Napolyon İstilası) ve 1914′e yapılan atıflarla doluydu:

Onurlu vatandaşlar! Leh lordların süngülerinin Büyük Rus Ulusu’nun kaderini tayin etmesine izin veremezsiniz. Leh lordlar defaatle ve utanmazca Rusya’yı kimin yönettiğini değil, fakat yalnızca Rusya’nın zayıf ve yardıma muhtaç olmasını önemsediklerini gösterdiler.(Dokumenty i Materialy III.No.9.)

 

1920 Harbi’nden kalma, bir Sovyet askerinin Leh generalini iki Ukraynalı çiftçinin sırtından atarken tasvir eden Sovyet propaganda posteri.

Kolçak ve Denikin’in yenilgisinden sonra Rusya’da birlik beraberlik çağrısına yanıt vermeye hazır ve boşta duran bir vatansever hissiyat bolluğu vardı. Üç yıl boyunca Ukrayna milliyetçiliğinin amansız düşmanı olan Ukraynalı komunistler şimdi bütün nüfusu Ukrayna “anavatanı”nı savunmaya çağırıyordu. Aynı zamanda sınıfsal düşmanlarını da görüş alanlarından çıkarmamaya niyetliydiler. Lenin, Polonya ve Leh Savaşı’yla ilgili tüm makalelerin onlardan bütünüyle sorumlu olacak güvenilir editörler tarafından yayınlanması için özellikle emir vermişti.

İşin dozunu kaçırmayın, şovenliğe vurmayın ve Polonya’nın lord ve kapitalistlerini her zaman işçi ve çiftçilerinden ayırın.” (Dokumenty i Materialy III. No. 9.)

Dolayısıyla, Rus milliyetçiliği ile Sovyet enternasyonalizminin bir araya geldiği ve Kızıl Ordu’ya ilk kez 1920′de hâkim olan bu tuhaf karışım o zaman itibaren Sovyet davranışlarını karakterize etmiştir. (Davies, Norman, White Eagle — Red Star, The Polish-Soviet War 1919–1920 and The Miracle on the Vistula, Ekim 2003, s.141.)

***

Lenin’in söz konusu uyarısında, Rus gazetelerinin ve Kızıl Ordu propagandasının, Bolşeviklerin şovenizmle suçladığı Polonya’yı milliyetçilikte geri bırakan bir üslup benimsemiş olmasında yarar var. Öyle ki, Troçki, Kızıl Ordu askeri mecmuması olan Voyennoye Delo’yu (Ru: “Askeri Meseleler”) Leh Harbi ile ilgili bir makalede kullanılan “Büyük Rus Irkı’nın şerefli ve açık ruhu” gibi ifadeleri sebebiyle askıya aldı. Bunun yanı sıra, Davies’in üzerinde durduğu “Büyük Rus Ulusu” ifadesi ve Sovyet siyasi haritasında Ukrayna Cumhuriyeti’nde kalan Kiev’in Merkez Komite’nin açıklamasında “Rus toprağı” olarak tanımlanması yeterince çarpıcıdır.Bu hususlar haricinde, Leh-Sovyet Harbi’ni kapsayan dönem içinde Kızıl Ordu’nun girdiği ve Rus nüfus barındırmayan bölgelerde dahi Rus dilini empoze etmesi dikkat çekicidir. Davies’ten alıntılayacağım bu paragraf, Ober Ost’un bölgeden çekilmesinden sonra Ruslar, Litvanyalılar ve Lehler arasında çatışmalara ev sahipliği yapan Wilno’nun (Vilnius) Leh orduları tarafından Bolşeviklerden alınmasına değiniyor.

Wilno’nun alınmasının ardından Leh kuvvetlerinin şehirde icra ettiği Nisan 1919 tarihli zafer geçidi.

Bu hususlar haricinde, Leh-Sovyet Harbi’ni kapsayan dönem içinde Kızıl Ordu’nun girdiği ve Rus nüfus barındırmayan bölgelerde dahi Rus dilini empoze etmesi dikkat çekicidir. Davies’ten alıntılayacağım bu paragraf, Ober Ost’un bölgeden çekilmesinden sonra Ruslar, Litvanyalılar ve Lehler arasında çatışmalara ev sahipliği yapan Wilno’nun (Vilnius) Leh orduları tarafından Bolşeviklerden alınmasına değiniyor: 

Wilno’nun tek öteki büyük topluluğu olan Yahudi nüfus bile Leh işgalini mutlulukla karşıladı. Polonya’ya karşı dostça duygular beslemeyen ve The Times gazetesindeki makaleleri “Leh Pogromları” hakkında korku uyandıran Britanyalı siyonist Isaac Cohen dahi daha sonra Wilnolu Yahudilerin Bolşeviklerin gidişinden oldukça memnun olduğunu kabul etti. Wilno’daki Yahudi cemaati oldukça muhafazakâr ve dindardı. Önemli sayılabilecek sayıda genç Yahudi Bolşeviklere katılmış olsa da, bunu aileleri ve halklarından feragât etme pahasına yapıyorlardı. Getto’nun çoğunluğu Bolşevik ateizmi, sınıf mücadelesi doktrini ve şehrin tek bir Rus sakini olmamasına rağmen zorunlu tutulan Rusça ve Ruslaştırma programı karşısında afallamıştı.(Davies, Norman, White Eagle — Red Star, The Polish-Soviet War 1919–1920 and The Miracle on the Vistula, Ekim 2003, s.60.)

Bolşeviklerin bu dönemdeki Ruslaştırma politikasının, Rus olmayan topraklarda Rus dilinin empoze edilmesindeki tezahürünün bir örneği de Semyon Budyonni’nin Birinci Süvari Ordusu’nun (Konarmiya) başarılı Kiev karşı taarruzunun ardından Kızıl Ordu’nun 1 Ağustos’ta Bug Nehri’ni aşarak Leh topraklarına girmesinde hayat bulmuştur. Davies, bu periyodu şöyle anlatıyor:

Kızıl Ordu, Bug Nehri’ni geçip sonunda Bolşevik liderlerin Leh olarak tanımlama eğiliminde oldukları topraklara ulaştığında siyasi kampanya hızla genişletildi. Bütün Kızıl Ordu birimlerinde özel “Sovyet Birimleri” oluşturuldu. Bu birimlerin görevi işgal edilen köyler, araziler ve fabrikaların her birinde komunist hücreler kurmaktı. İşgal edilen bütün köylere bir devrim komitesi (Revkom) kuruldu. Julian Marchlewski’ye (Moskova’nın Polonya’dan sorumlu Leh komunist lideri) bir komunist sistem okuşturmaya dair başlangıçtaki bu çabanın yıkıcı sonuçları oldu. [J. Marchlewski, Rosja proleteriacka a Polska burzuazjna, ‘Pisma Wybrane’ II, Varşova, (1956) ‘Historia Polski’ IV, pt.1, p.389′dan alıntılanmıştır.] Leh siviller için Kızıl Ordu’nun “özgürleştirmesi” geçmişte yaşanan sayısız işgallerden farksızdı. Revkom’lar Rusça ve Yidçenin Devrim Polonyası’nın resmi dili olması gerektiğini farz eden Ruslarca idare ediliyordu. Revkomlar, Leh siyasetinin en oportunist unsurlarını kendine çekti ve müteakiben Kızıl Ordu’nun çizmelerinde ilerleyen sivil, komunist otoritelerin kendilerini kontrol etme çabalarına direndi. (Davies, Norman, White Eagle — Red Star, The Polish-Soviet War 1919–1920 and The Miracle on the Vistula, Ekim 2003, s.185–186.)

Harici harpler karşısında ulusal birliği tek başına Marksist anlayışla harmanlamakta apaçık başarısız olan Bolşevikler, yukarıda 1920 Harbi bağlamında bir örneği sunulan ve özellikle Stalin döneminde zirve yapacak Rus milliyetçiliğine başvurmuş, içinde Rus nüfus barındırmayan Litvanya ve Polonya topraklarında dahi Rusçayı resmi dil kılmış, Bolşeviklerin teorik vaatleriyle çelişen bu pratik ve onun Sovyet basını, toplumu ve politikasındaki yansımalarını örtmek için basit uyarılar yeterli olmamış, bu uyarılar da, göstermelik bir “tasvip etmiyoruz” sunumundan başka bir anlam ifade etmemiştir. Bu durum sadece Leh-Sovyet Harbi’yle sınırlı kalmayacak, İkinci Dünya Savaşı sırasında da kendini gösterecektir: “Stalin ve Komünist Parti aygıtı konuşmalarda Marksist-Leninist klişelerden uzaklaşmak gerektiğini çarçabuk kavradı. “Büyük Yurtseverlik Savaşı” ibaresi Pravda’nın istiladan sonraki ilk sayısının manşetinde yer aldı ve Napoléon’a karşı “Yurtseverlik Savaşı”na bu bilinçli göndermeyi bizzat Stalin çok geçmeden benimsedi. Aynı yıl içinde Ekim Devrimi’nin yıldönümünde, Rus tarihinin proleter olmadığı apaçık kahramanlarını hatırlatmayı sürdürdü: Aleksandr Nevski, Dmitri Donskoy, Suvorov ve Kutuzov.” (Beevor, Antony, Stalingrad, çev. Nurettin Elhüseyni, Yapı Kredi Yayınları, 2014, s.48.)

Yorum Ekle

Yorum yazmak için tıklayın